Görme Özürlülerle İlgili Eğitim Sorunları Hakkında 1998 Raporu
GÖRME ÖZÜRLÜLERLE İLGİLİ ÖZEL EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI
HAKKINDA 1998 YILI DEĞERLENDİRME RAPORU
Hazırlayan: Halil Köseler (Öğretmen)
Ülkemizde görme özürlülerin gerçek sayısı tam olarak bilinmemektedir. Çünkü
bu güne kadar bu sayının belirlenmesi için herhangi bir istatistik
yapılmamıştır. Bu nedenle birbirini tutmayan rakamlar ileri sürülmektedir.
Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından kabul edilen
istatistiklere göre tamamen görme gücünden yoksun olanlar nüfusun binde
ikisini oluşturmaktadır. Görme gücü yüzde onun altında olanlar "kör",
olarak tanımlanmaktadır. Görme gücündeki yetersizlik nedeniyle ilave
araçlara ihtiyaç duyan ve normal yazıyı okuma güçlüğü çeken kişiler de "az
gören" olarak nitelendirilmektedir. Dünya Sağlık Teşkilatı'nın ön gördüğü
istatistikler göz önüne alındığında ülkemizde tam körlerle az görenlerin
nüfusunun dörtyüzbin civarında olduğu tahmin edilebilir.
Görme özürlülerin tam anlamıyla ve eşit şekilde toplumla kaynaşabilmesi
üretken ve başarılı olabilmesi sağlanan eğitim olanaklarına bağlıdır. Bu
nedenle diğer insanlara sağlanan eğitim olanaklarının aynı oranda görme
özürlülere de sağlanması gerekmektedir. Oysa ülkemizde görme özürlülerin
ancak yüzde iki buçuğu eğitim olanaklarından yararlanabilmektedir. Bu durum
görme özürlülerin eğitim hakkını ve bu hakkın kullanımını engelleyerek
onların toplumdan soyutlanmasına, kendi kaderleriyle baş başa bırakılmasına
yol açmaktadır.
Körlükle ilgili asıl problem doğrudan doğruya körlüğün kendisinden değil,
toplumun körlük hakkındaki yanlış anlayış ve önyargılarından ve sağlanan
olanakların yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Görme özürlülere yaşamın her
alanında gerekli fırsat eşitliği ve yeterli olanaklar sağlandığı takdirde,
onlar da diğer insanlarla eşit düzeyde topluma yararlı ve başarılı insanlar
olarak yetişebileceklerdir. Körlük o insanlar için basit bir fiziksel problem
düzeyine inecektir. Görme özürlü insanların gerçek ihtiyacı acıma ve himaye
değil, anlayış ve fırsat eşitliği; başkalarına bağımlılık ve horlanma değil,
bağımsız ve birinci sınıf vatandaş olarak yaşamak; toplumdan soyutlanmak
ve tüketici olmak değil, toplumla kaynaşmak ve üretici bir insan olmaktır.
Eğitimin Görme özürlülerin topluma katkıda bulunan başarılı birer insan
olarak yetişmesinde önemli bir rolü vardır. Bu nedenle bir taraftan bu
olanaklardan yararlanması gerekenlerin sayısını arttırırken diğer taraftan
mevcut eğitim sisteminin ve koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
Gerek özel eğitim veren körler okullarında, gerekse görme özürlü çocukların
eğitim gördüğü normal okullarda sunulan eğitimin çağın gereklerine ve
öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi zorunludur. Özel eğitimdeki
kalite ne kadar artırılabilirse körlerin toplumdaki başarıları da o ölçüde
yükselecektir. Bugün ülkemizde uygulanan özel eğitim sistemi ciddi bir
kriz dönemini yaşamaktadır. Bu değerlendirme kesinlikle bir abartma
değildir. Sorunların neler olduğunu tek tek gözden geçirdiğimizde durumun
ciddiyeti açıkça görülecektir. Ülkemizde 10 adet körler okulu bulunmaktadır.
Bu okullarda dokuz yüz civarında öğrenci bulunmaktadır. Görme özürlülerin
eğitimi özel yöntemlerle ve özel araç-gereçlerle yapılmaktadır. Ders kitapları
Breyl (kabartma) yazı sistemiyle yazılmış kitaplardan oluşmaktadır.
Öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olarak bireysel eğitime ağırlık verilir.
Bu raporda hem mevcut sorunlar üzerinde durulmuş hem de bu sorunlara
ilişkin somut çözüm önerileri sunulmuştur. Ancak önemli olan bir raporun
yazılması değil o rapordan çıkan sonuçların gerektirdiği adımların atılması,
gerekli değişikliklerin yapılması ve konuyla ilgili somut uygulamaların bir an
önce başlatılmasıdır. Ülkemizde yaşanan sorunları şu ana başlıklar altında
sıralayabiliriz:
1- Okul öncesi yaştaki çocukların eğitimiyle ilgili henüz somut ve ciddi
sayılabilecek bir hizmet bulunmamaktadır.
2- Görme özürlü çocuğu bulunan ailelere gerekli rehberlik ve danışmanlık
hizmetleri sunulamadığı için aileler çocuklarını nasıl yetiştirecekleri
konusunda yeterli bilgiye sahip olamamakta ve nereye başvurabileceklerini
3- Körler okullarında uygulanan eğitim programları günümüzün ihtiyaçlarının
çok gerisinde bulunmaktadır.
4- Körler okullarında çalışan öğretmenlerin birçoğu breyl yazıyı
yeterince bilmediği için öğrencilere tam anlamıyla faydalı olamamaktadırlar.
5- Görme özürlüler arasında Breyl (kabartma) yazıyla okur yazarlık oranı
çeşitli nedenlerle giderek düşmektedir.
6- Türkçe Breyl yazıyla ilgili kısaltma sisteminde yapılan son
değişiklikler nedeniyle çok ciddi problemler yaşanmaktadır.
7- Görme özürlülerin eğitimiyle ilgili birçok konuda körler okulları
arasında standart bir uygulama birliği bulunmamaktadır.
8- Körler okullarında uygulanan ve öğrencilere mesleki beceriler
kazandırmayı amaçlayan sanat dersleri ile ilgili programlar günümüze ait
ihtiyaçların çok gerisinde kalmıştır.
9- Körler okulunda okuyan öğrenciler ve normal okullara devam eden
öğrenciler Breyl yazı sistemiyle yazılmış her derse ait kitapları
bulamamaktadırlar.
10- Körler okullarının bir çoğunda okul kütüphanesi bulunmamaktadır.
Kütüphanesi olan körler okullarında ise mevcut bulunan breyl kitaplar ve
kasetler, öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaktır.
11- Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Ankara da bulunan ve sadece
İlköğretim ders kitaplarını basan matbaa, sahip olduğu cihazların arızalı olması
gerekçesiyle üç yılı aşkın bir süreden beri çalıştırılmamaktadır.
12- Özel eğitim teknik ve yöntemlerini bilen yeterli sayıda yetişmiş
öğretmen bulunması mümkün olamamaktadır.
13- Öğretmenlerin özel eğitimle ilgili yetiştirilmesi için düzenlenen
hizmet içi eğitim kursları beklenen faydayı sağlayamamaktadır.
14- Spor etkinliklerinin görme özürlü çocukların ruh ve beden sağlığı
üzerinde önemli bir rolü olmasına rağmen hangi spor dallarının öğrenciler
için daha uygun ve daha yararlı olacağına ilişkin yeterli bir araştırma ve
uygulama yoktur.
15- Okullarda çeşitli spor ve sosyal etkinliklerin yapılabilmesi için
yeterli alanlar ve tesisler bulunmamaktadır.
16- Körlerin yaşamında önemli bir yeri olan bağımsız hareket ve baston
kullanma eğitimine ilişkin programlar ve uygulamalar son derece yetersizdir.
17- Dış ülkelerde uzun yıllardan beri görme özürlülere bilgisayar kullanma
ve programcılık eğitimi verilmesine, rağmen henüz ülkemizde hiç bir körler
okulunda öğrencilere bilgisayar kullanımıyla ilgili bir eğitim
18- Öğrencilerin fen ve matematik konularıyla ilgili bilgi düzeyleri
giderek ciddi ölçüde düşmektedir. Çünkü fen bilgisi ve matematik derslerinde
uygulanan yanlış yöntemler nedeniyle görme özürlü öğrenciler bu konularda iyi
yetiştirilmedikleri için gören öğrencilerle eşit düzeyde bilgilere sahip
olamamaktadırlar.
19- Körler okullarında öğrencilerin ders dışı boş vakitlerini yararlı bir
şekilde değerlendirebilecekleri yeterli sosyal ve kültürel olanaklar
sağlanamamaktadır.
20- Kaynaştırılmış eğitim uygulaması nedeniyle normal okullarda okuyan
görme özürlü öğrenciler gerekli özel eğitim tedbirleri alınmadığı için ciddi
sorunlarla karşılaşmaktadırlar.
21- Lise ve üniversitede okuyan öğrencilere götürülen hizmetlerin son
derece yetersiz olması nedeniyle bu öğrenciler kendi kaderleriyle baş başa
kalmaktadırlar.
22- Az gören çocukların eğitiminde uygulanması gereken farklı metotlar ve
kullanılması gereken özel araç-gereç ve materyaller olması gerektiği halde
bu alanda da henüz ihtiyaca cevap verebilecek uygulamalar bulunmamaktadır.
23- Çift özürlü körlerin eğitimi için okullarda uygulanan herhangi bir
farklı eğitim programı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu çocuklar tamamen
unutulmuş ve kendi kaderleriyle baş başa bırakılmış durumdadırlar.
24- Özel eğitim konusuyla ilgili kararların oluşumunda ve uygulamalar
sırasında görme özürlülerle ilgili sivil toplum örgütleriyle gerekli
iletişim ve işbirliği kurulmamaktadır.
25- Öğrencilerin karşılaştığı çeşitli sorunlarla ilgili olarak gerekli
psikolojik ve rehberlik hizmetlerinin sunulmasında çeşitli sıkıntılar
yaşanmaktadır.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
Ülkemizde okul öncesi eğitim konusunda yapılan çalışmalar ve yürütülen
hizmetler yok denecek kadar yetersiz bir düzeydedir. Gerek görme özürlü
çocukların gerekse ailelerinin ihtiyaç duyduğu hizmetler sağlanamadığından
bu alandaki sorunlar gün geçtikçe ağırlaşmaktadır. Görme özürlü çocuğu
bulunan aileler okul öncesi yaştaki çocuklarının yetiştirilmesi için
uygulanması gereken eğitim yöntemlerinin neler olduğunu bilmemektedirler.
Örneğin, görme özürlü bir çocuğa yönlerin, şekillerin nasıl
anlatılabileceğini, bağımsız hareket becerisinin hangi yaşta ve hangi
yöntemlerle kazandırılabileceğini, kendi kendine yemek yeme, yürüme, giyinme,
temizlik alışkanlıklarını kazanma gibi konularda neler yapılabileceğini,
körler için geliştirilmiş özel araçlardan nasıl faydalanabileceğini ve bu
araçları nereden bulabileceğini, karşılaştığı sorunlara çözüm bulmak üzere
nereye ve kime başvurabileceğini bilmemektedirler. Bunun sonucu, okul öncesi
yaştaki gören çocukların sahip olduğu bilgi ve becerilere görme özürlü
çocukların sahip olması mümkün olamamaktadır. Bu nedenle gerek görme özürlü
çocuklara gerekse ailelerine yeterli rehberlik ve danışmanlık hizmetleri
sunulmalıdır. Görme özürlü çocuklar için gerekli anaokulları ve
anasınıflarının açılması bir an önce gerçekleştirilmelidir. Bu çocuklara
eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi ve ihtiyaç duyulan eğitim
programlarının hazırlanması gerekmektedir. Körler okullarından birine uzun
bir süre önce Anaokulu ismi verilmesine rağmen, henüz bunun gerektirdiği bir
uygulama başlatılmamıştır. Yani ortada ne bir anaokulu ne de böyle bir okula
devam eden bir çocuk bulunmaktadır. Görme özürlü bir çocuk okul öncesi yaşta
diğer çocukların sahip olduğu bilgi ve becerileri kazandığı takdirde okula
başladığında uygulanan okul programlarına daha kolay ve daha çabuk uyum
sağlayacaktır. Okula başladığında nasıl yemek yiyeceğini, nasıl giyineceğini,
temizlik ve öz bakım ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını öğrenmemiş olan bir
çocuğun ilköğretim ders programlarına uyumu çok zorlaşır. Öğretmen böyle bir
çocuğa ders programlarının gerektirdiği konulara başlamak yerine okul öncesi
dönemde öğrenmesi gereken beceri ve alışkanlıkları kazandırmakla uğraşmak
zorunda kalır. Bu durum ise görme özürlü çocuğun yetişmesinde önemli bir
zaman kaybı demektir. Okul öncesi dönemde görme özürlü çocukların daha iyi
yetiştirilmelerini ve ailelerinin daha bilinçli olabilmelerini sağlamak
üzere şu çalışmalara öncelik verilmelidir:
1- Görme özürlü bir çocuğun bebeklikten okul çağına kadar olan dönemlerini
kapsayan eğitimiyle ilgili aileleri aydınlatıcı broşürler hazırlanmalıdır.
Bu broşürler somut ve pratik örnekleri kapsayacak biçimde kolay ve anlaşılır
biçimde olmalıdır. Konu hakkında bizzat yaşayarak bilgi ve deneyim sahibi
uzmanlarca hazırlanacak olan yazılı materyaller daha gerçekçi ve daha
aydınlatıcı olacaktır.
2- Aileleri görme özürlü çocuğun eğitimi konusunda bilgilendirmek amacıyla
belli zamanlarda konferans ve seminer çalışmaları yapılmalıdır.
3- Gören çocukların devam ettiği ana okullarındaki öğretmenler görme
özürlülerin eğitimi konusunda da yetiştirilmelidir.
4- Normal ana okullarında veya ana sınıflarında gerekli ön koşullar
hazırlanarak görme özürlü çocukların da bu okul veya sınıflarda eğitim
görebilmesi sağlanmalıdır.
5- Özellikle yaz dönemlerinde gerek görme özürlü çocuklar için gerekse
aileleri için körler okulları bünyesinde kısa dönemli beceri kursları ve
seminerler düzenlenmelidir. Düzenlenen kurslar braille yazı bağımsız hareket
ve çevreye uyum (Oriyantasyon), günlük yaşam becerileri gibi konuları
kapsamalıdır.
6- Ailelere karşılaştıkları sorunların çözümünde yardımcı olmak üzere
konuyu bilen uzmanların bulunduğu aile danışma büroları oluşturulmalı ve
gezici sosyal hizmet uzmanları görevlendirilmelidir.
7- Görme özürlü çocuğu olan ailelerin sorunlarının çözümünü geciktiren
diğer önemli hususlardan biri de bu ailelerin kendi aralarında örgütlenmeyi
henüz gerçekleştirememiş olmalarıdır. Görme özürlü çocuğu olan ailelerin
kendi aralarında örgütlenerek kendi çocuklarının sorunlarına sahip çıkması
çözümü hızlandıracak ve kolaylaştıracak önemli bir faktördür.
KÖRLER OKULLARINDA EĞİTİM
Görme özürlülerin büyük çoğunluğunun eğitimi körler okullarında
gerçekleştirilmektedir. Bu okullarda yürütülen eğitimin kalitesi görme
özürlülerin başarılarını yaşam boyu etkilemektedir. Körler okullarında
yürütülen eğitimin 5 temel amacı olmalıdır.
A) Akademik eğitim;
B) Oriyantasyon (çevreye uyum) ve bağımsız hareket eğitimi;
C) Sosyal beceriler kazandırma eğitimi;
D) Günlük yaşam becerileri, yani kişisel idare eğitimi;
E) Mesleki eğitim;
İlköğretim düzeyinde 8 yıllık temel eğitim veren körler okullarındaki
çeşitli yetersizlikler sonucu iyi yetişmeyen öğrenciler lise ve üniversite
dönemlerinde de bunun olumsuz etkilerini yaşamaktadırlar. Maalesef şu anda
körler okullarında uygulanan eğitim sistemi çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya bulunmaktadır. Bunların başında eğitim programlarının günün
koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun olmayışı, uygulanması gereken eğitim
teknik ve yöntemlerinin bütün eğitimciler tarafından yeteri kadar
bilinmemesi, bazı ders araç ve gereçlerinin yetersiz oluşu, yetişmiş
personel eksikliği, breyl kabartma yazılı ve sesli materyallerin
yetersizliği, bazı ders kitaplarının olmayışı, az gören ve çift özürlü
çocukların eğitimiyle ilgili faaliyetlerin yok denecek bir düzeyde oluşu,
mesleki eğitim programlarının ihtiyaçların çok gerisinde kalması gibi
hususlar sayılabilir.
Körler Okullarında yürütülen eğitim programları içerisinde sanat
derslerinin önemli bir yeri vardır. Bu derslerin amacı görme özürlü
öğrencilere çeşitli mesleki beceriler kazandırarak onların topluma katkıda
bulunan üretici bir insan olarak yetişmelerini sağlamaktır. Ancak bu
derslerin hiç birine ait henüz herhangi bir eğitim programı bulunmamaktadır.
Körler Okullarında çeşitli müzik dalları ve çeşitli elişleriyle ilgili sanat
dersleri uygulanmaktadır. Ancak bu derslerin uygulanışında karşılaşılan en
önemli sorunlardan biri de yetişmiş kadrolu öğretmen bulma sorunudur. Bu güne
kadar sanat dersleri sık sık değişen geçici ücretli öğretmenler tarafından
yürütülmektedir. Bu durum ise sanat derslerinden beklenen verimin
alınabilmesini büyük ölçüde engellemektedir. Sanat dersleri için ihtiyaç
duyulan malzemelerin temininde de büyük yetersizliklerle karşılaşıldığından
zaman zaman eğitim sürdürülmesi kesintiye uğramaktadır. İhtiyaç duyulan
araç-gereçler yeterli sayıda ve kalitede sağlanamadığı için eğitimden beklenen
verim giderek düşmektedir. Örneğin; Çeşitli müzik dallarına ait sanat derslerinde
kullanılan müzik aletleri yıllardan beri sayı ve kalite bakımından tamamen
yetersiz düzeyde kalmıştır. Büyük güçlüklerle temin edilmiş olan müzik
aletlerinin bir çoğu da ancak bazı öğretmenlerin özel çabasıyla bağış şeklinde
bulunabilmiş aletlerdir. Oysa müzisyenlik mesleği görme özürlülerin en çok başarılı
olduğu bir meslek dalıdır. Bu sayede kendi geçimlerini sağlayan çok sayıda
görme özürlü müzisyen bulunmaktadır. Bu nedenle körler okullarının üst
düzeyde görme özürlü müzisyenlerin yetişmesini sağlayacak program ve
uygulamaların gerçekleştirilebileceği koşullara sahip olması gerekmektedir.
Bu koşulların başında körler okulları için mesleğinde başarılı ve görme
özürlülerle ilgili müzik eğitimini bilen öğretmenlerin görevlendirilmesi
gerekli müzik eğitimi programlarının uygulanması ve ihtiyaca uygun sayıda ve
kalitede müzik aletlerinin sağlanması gelmektedir.
Diğer taraftan müzik eğitimi dışında uygulanmakta olan el işleriyle ilgili
sanat derslerinde de yaşanan sorunlar bundan çok farklı değildir. Sanat
derslerinde kullanılan araç-gereç ve eğitim materyallerinin yetersizliği nedeniyle
bu derslerde bir grup öğrenci çalışırken diğer grup boş oturmaktadır. Ayrıca
değişen yeni koşulları ve ihtiyaçlar dikkate alınarak görme özürlü öğrenciler
için hangi mesleki eğitim dallarının daha yararlı olabileceğine ilişkin yeni
bir inceleme ve araştırma ihtiyacı da bulunmaktadır. Körler okullarında şu
anda uygulanmakta olan sanat dalları uzun yıllar önce o günün koşullarına,
düşünce tarzına, ve ihtiyaçlarına göre tespit edilmiş konuları kapsamaktadır.
ÖNERİLER
1- Körler okullarında hangi sanat dallarının uygulanacağı ve bu dallarla
ilgili eğitimin ne kadar süreyi kapsayacağı yeniden gözden geçirilmelidir.
2- Uygulanan her mesleki eğitim dalının özelliklerine uygun ayrı ayrı
eğitim programları ve yazılı eğitim materyalleri hazırlanmalı ve gerekli
bütün araç-gereçler temin edilmelidir.
3- Görme özürlülerin yaşamlarında yararlı olabilecek kısa ve uzun süreli
mesleki beceri kursları düzenlenmelidir. Bu kurslar bir aydan bir ders yılına
kadar değişen süreleri kapsayabilir. Mesleki beceri kurslarının düzenlenmesi
sırasında hiç görmeyen ve az gören öğrencilerin durumlarına uygun seçimler
yapılmalıdır. Örneğin, verilecek bu kurslar arasında bilgisayar operatörlüğü,
büro hizmetleri, telefonculuk ve danışma hizmetleri, braille yazı eğitimi,
braille matbaacılık, çeşitli örgü elişleri, montaj işleri, ağaç işleri,
bahçecilik, anahtarcılık, bağımsız hareket (baston kullanma), çok sesli koro
çalışmaları, masaj, film banyosu, piyano akortçuluğu, çeşitli tamir işleri,
büro memurluğu, kilim dokumacılığı, tat bakıcılığı, şemsiye tamir ve
montajcılığı, deri eşya montajcılığı, sandalye montajcılığı, ağaç mobilya
cilacısı, bobinaj işçiliği, cam kenarı perdahlayıcısı, karton ve mukavva kutu
yapımcılığı, naylon torba ve zarf imalatı, telsiz operatörlüğü, radyo
televizyon ve diskolarda diskjokeylik ve sunuculuk, anons ve müracaat
memurluğu, daktilo yazıcılığı, telefon abone ve hat kontrolcüsü, sözlü ve
yazılı tercümanlık gibi konular sayılabilir.
4- Her sanat dalıyla ilgili yetişmiş kadrolu branş öğretmenleri
atanmalıdır.
5- Görme özürlü öğrencilere iyi bir düzeyde mesleki eğitim vermek ve bu
alanlarda daha kolay iş bulabilmelerini sağlamak amacıyla lise düzeyinde
gerçek anlamda bir sanat okulu açılmalıdır.
6- Mesleki eğitim programları ve uygulamaları yönünden bütün körler
okulları arasında standart bir bütünlük ve iş birliği gerçekleştirilmelidir.
MATEMATİK VE FEN BİLGİSİ EĞİTİMİ
Görme özürlülerin eğitiminde yüksek bir başarı elde etmenin en önemli
ilkelerinden biri de onların yetenekleri ve kapasiteleri konusunda yüksek
bir beklentiye sahip olmaktır. Örneğin bir eğitimci görme özürlü bir
öğrenciye herhangi bir konuyu öğretirken daha baştan itibaren bu öğrenci bu
konuları anlayamaz diye işe başlarsa yüksek bir başarı elde etmesi mümkün
değildir. Şu anda körler okullarında tespit edilen uygulamalara göre
matematik öğretmenlerinin bir çoğu öğrenciler anlayamıyor diye matematik
derslerinde zor problemleri atlayarak sürekli basite indirgenmiş problemler
çözdürmeye çalışmaktadır. Bu durum öğretmenin tamamıyla özürlü öğrenciler
hakkında yüksek bir beklentiye sahip olmamasından kaynaklanmaktadır.
Körlerin matematikte başarılı olabilmeleri uygulanan öğretim yöntemlerine,
kullanılan araç-gereçlere ve bu derslere giren öğretmenlerin tutumuna
bağlıdır. Gerekli bütün eğitim materyalleri sağlandığı ve doğru eğitim
metotları uygulandığı takdirde görme özürlü öğrencilerde matematik dalında
gören öğrencilerle eşit düzeyde başarı gösterebilir. Şu anda bazı ülkelerde
üniversitede başarılı bir şekilde ders veren görme özürlü matematik profesörü
öğretmenler bulunmaktadır. Oysa ülkemizde henüz ilköğretim okullarında okuyan
öğrencilere kendi okuyabilecekleri matematik ders kitabı bile
sağlanamamıştır. Öğrencilerin okuyabileceği ders kitaplarının olmaması
nedeniyle matematik derslerinin büyük bir bölümü ders notu yazarak
harcanmaktadır. Bütün ders yılı boyunca öğretmenler derslerin büyük bir
bölümünü uygulama yapmaktan çok öğrencilere yazılı not tutturarak geçirmek
zorunda kalmaktadırlar. Halbuki görme özürlülerin eğitimiyle ilgili
başarının temel ilkelerinden biri de mümkün olduğu kadar uygulamaya daha çok
ağırlık vermektir.
Bu konuda önemli sorunlardan bir diğeri de matematik eğitimiyle ilgili
körler okullarında uygulanan metotlar ve kullanılan araçlardır. Tespit
edilen uygulamalara göre öğrencilere matematik eğitimi tablet adı verilen
yazı aracıyla verilmeye çalışılmaktadır. Halbuki bu araçla öğrencilere
matematik konularını kavratmak mümkün değildir hiç bir ülkede de böyle bir
yönteme başvurulmadığı görülmektedir. Çünkü tabletle yazı yazan öğrenci aynı
anda yazdığı yazıyı kontrol edemez. Matematikte bir problemi çözerken sürekli
olarak sayıları ve işlemleri görmek ve kontrol etmek gerekir. Bu derslerde
kullanılmak üzere çeşitli özel araçlar bulunmaktadır. Körler okullarında
geçmişte bu araçlar bol miktarda mevcuttu ve öğrenciler tarafından her derste
kullanılıyordu. Bunlar arasında braille daktilolarını, matematik taşlarını,
matematik kasalarını, abaküsleri, çeşitli geometri çizim araçlarını
sayabiliriz. Bunun dışında bazı ülkelerde konuyla ilgili yeni özel araçların
geliştirildiği de tespit edilmektedir.
Matematik eğitiminde abaküsün de önemli bir yeri vardır. ancak şu anda
körler okullarının bir çoğunda bu araç kullanılmamaktadır. Geçmiş yıllarda
diğer matematik araçları yanında abaküs de kullanılırken şu anda okulların
bir çoğunda bu aracın kullanılmasından vazgeçilmiş olmasını anlamak mümkün
değildir. Oysa abaküs bir çok matematik işlemlerinin çözümünde oldukça hızlı
ve pratik bir araçtır. Bu nedenle matematik derslerinde bütün körler
okullarında yeniden abaküs eğitimine de bir an önce geçilmelidir.
Geçmişte sürekli uygulanmış olup şu anda hemen hemen hiç başvurulmayan
yöntemlerden biride geometri konularında şekillerin öğrencilere
çizdirilmesidir. Geometrik şekillerin öğrenciler tarafından daha iyi
kavranabilmesi ve el becerilerinin gelişebilmesi için mutlaka bu şekillerin
bizzat öğrenciler tarafından özel araçlar kullanılarak çizilmesi gerekir.
Geometrik şekillerin çizilmesi için yapılmış özel araçlar olmasına rağmen
derslerde bu araçların yeterince kullanılmadığı görülmekte, dolayısıyla
öğrencilerde şekil kavrama becerisi yeterince gelişmemektedir. Öğrencilere
şekillerle ilgili kavramların verilebilmesi için iki yöntem uygulanır.
1) Bu şekillerin kağıt üzerine öğrenciler tarafından çizilmesini sağlamak
2) Bazı şekilleri gösteren maketler kullanmak
Görme özürlülerin eğitiminde Fen bilgisi derslerinin de önemli bir yeri
vardır. Ancak Matematik derslerinde karşılaşılan sorunların aynısı Fen
bilgisi derslerinde de görülmektedir. Bu derslerde de konuların işlenmesi
sırasında deneylere ve uygulamalara ağırlık verilmesi, şekillerin mümkün
olduğu kadar öğrenciler tarafından çizilmesinin sağlanması gerektiği halde
uygulamada bu hususlar yerine getirilmemektedir. Körler okullarında Fen
bilgisi konularının gerektirdiği ihtiyaçlara uygun özel Fen laboratuarlarının
oluşturulması ve öğretmenler tarafından konular işlenirken sık sık bu
laboratuarlardan yararlanılması zorunludur. Örneğin, bu laboratuarlar da
çeşitli hayvan ve bitki maketleri, kalp, böbrek, mide gibi iç organları ve
insan iskeletini gösteren maketler, çeşitli deneyler için görme özürlü
öğrencilere göre uyarlanmış özel araç-gereçler bulundurulmalıdır. Ancak
körler okullarının bir çoğunda bu anlamda bir Fen laboratuarı
bulunmamaktadır. Diğer taraftan Fen dersiyle ilgili yeni baskı ders
kitaplarının körler okullarında bulunmayışı nedeniyle ders öğretmenleri
bütün bilgileri tek tek öğrencilere yazdırmak zorunda kalmaktadırlar.
Böylece ders yılı boyunca Matematik derslerinde olduğu gibi Fen bilgisi
derslerinin yarıdan fazlası da öğrencilere ders notu yazdırarak
harcanmaktadır. Bu derslere ait yeni baskı ders kitaplarının mutlaka bir an
önce breyl kabartma yazıyla yazılıp okullara gönderilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde görme özürlülerinde Fen bilgisi ve Matematik dallarında gören
öğrenciler kadar başarılı olabileceğine inanmak ve buna bağlı olarak da
onların başarılı olmalarını sağlayacak yeterli olanakları hazırlamak ve
sunmak gerekmektedir.
ÖNERİLER
1- Körler okullarında görevli ders öğretmenleri görme özürlü öğrencilere
Fen bilgisi ve matematik derslerinin nasıl verileceği konusunda özel olarak
yetiştirilmelidir.
2- Matematik eğitimi için breyl daktilo, matematik taşları ve kasası,
abaküs, geometri çizim araçları ve yurt dışında geliştirilmiş diğer özel
araçlar yeterli sayıda ve kalitede temin edilmelidir.
3- Bütün körler okullarında Matematik derslerinde kullanılmak üzere abaküs
eğitimine de ağırlık verilmelidir.
4- Gerek Matematik gerekse Fen bilgisi derslerinde not yazdırmaktan çok
uygulamaya ağırlık verilmeli, şekillerin öğrenciler tarafından çizilmesi
deneylerin laboratuarlarda yapılması, çeşitli objelerle ilgili maketlerin
temin edilmesi gerçekleştirilmelidir.
5- Bütün okullarda ihtiyaca uygun Fen laboratuarları oluşturulmalıdır.
6- Şu anda bazı sınıflar için hiç bulunmayan Matematik ders kitabı bir an
önce yazılmalı, eski baskı olması nedeniyle öğretmenler tarafından
kullanılmayan Fen bilgisi ders kitabı ise bir an önce yenilenerek temin
7- Derslerde not yazdırmaktan çok uygulamaya ağırlık verilerek konuların
daha iyi kavratılabilmesi için öğrencilerin dokunma ve işitme duyularına
yönelik yöntemler kullanılmalıdır.
YAZI ARAÇLARI
Görme özürlülerin eğitiminde breyl yazının önemli bir yeri vardır. Breyl
yazı iki değişik araçla yazılabilir: 1- Tablet 2- Braille daktilo. Son
yıllarda bunlara ilaveten bilgisayar da kullanılmaktadır. Ancak burada
özellikle tablet ve daktilo üzerinde durmak gerekiyor. Çünkü bilgisayar
henüz körler okullarına girmemiştir. Tablet adı verilen araçla yazı yazmak
daktiloya göre çok daha yavaştır ve daha yorucudur. Örneğin; tablet uzun
süreli yazı yazmayı gerektiren durumlarda parmakları ve bilekleri çok fazla
yormaktadır. Bu nedenle uzun metinlerin yazılmasında daktilonun kullanılması
hem daha hızlı yazmayı sağlamakta hem de daha az yorucu olmaktadır. Her iki
yazı aracıda görme özürlüler için gerekli ve yayarlı araçlardır. Önemli olan
hangi ortamlarda hangi aracın ihtiyaca uygun olduğudur.
Şu anda hemen hemen bütün ülkelerde eğitim gören görme özürlü öğrenciler
uzun yıllardan beri yazı yazmak için derslerin işlenmesi sırasında tablet
yerine breyl daktilo kullanmaktadırlar. Tablet ise daha çok kısa yazılı
notların alınması durumlarında yada fazla gürültü olmaması gereken ortamlarda
kullanılmaktadır. Tablet adı verilen yazı aracını kullanarak bir saatte
yazılan bir yazı daktilo ile 15 dakikada yazılabilmektedir. Diğer ülkelerde
körler okullarında derslerde kullanmak üzere her öğrenciye birer breyl
daktilo verilebildiği halde ülkemizde ancak her sınıfa bir daktilo
verilmektedir. Bunun nedeni bazı okullarda yeterli sayıda daktilonun
bulunmayışı, bazı okullarda ise her öğrenciye birer daktilo verilmesi
gerektiğine inanılmamasıdır. Derslerde uzun süre tabletle yazı yazmak,
öğrenciler için hem çok yorucu hem de uzun zaman alan bir iştir. Bu nedenle
ülkemizde de derslerde yazı yazmak üzere tabletin yanı sıra her öğrenciye
birer breyl daktilo verilmesi sağlanmalıdır. Tabletle bir saatte yazılan bir
yazı daktiloyla 15 dakikaya ineceği için bütün ders yılı boyunca eğitimde
önemli bir zaman tasarrufu sağlanacaktır. Eskiden yazı yazmak için harcanan
zaman bundan sonra konuların daha çok uygulamalı olarak işlenmesine harcanmış
ve eğitimin daha verimli bir sonuca ulaşmasına da büyük bir katkı sağlanmış
olacaktır. Zaten başta fen bilgisi ve matematik olmak üzere bazı derslerde
tablet kullanılması kesinlikle doğru değildir. Bazı okullarda Matematik ve
Fen bilgisi derslerinde öğrencilerin daktilo kullanabilmesi için oluşturulan
bir oda ise ihtiyaca cevap verebilecek bir uygulama değildir. Çünkü; daktilo
öğrenciye her ders için ve günün her saatinde gerekli olan bir araçtır. Bir
odada bulunan 5-10 daktilodan bütün öğrencilerin istediği derste veya
istediği saatte yararlanabilmesi mümkün değildir. Ayrıca böylesi bir uygulama
daktiloların sık sık bozulmasına da yol açmaktadır. Konuyla ilgili önemli
sorunlardan biride öğrencilerin ihtiyaç duyduğu sayıda ve zamanda yazı
yazmak için gerekli kağıtları bulamaması sorunudur. Bazı okullarda
öğrencilere ancak haftada onar tane kağıt verilmektedir. Buna gerekçe olarak
kimi öğrencilerin kağıtların hepsini kullanmayarak biriktirmesi
gösterilmektedir.
ÖNERİLER
1) Gerek körler okullarında gerekse normal okullarda okuyan görme özürlü
her öğrenciye bir adet breyl kabartma daktilo verilmesi sağlanmalıdır.
2) Bütün öğrencilere hem tablet hem de daktilo kullanma eğitimi
3) Uzun yazı yazmayı gerektiren bütün derslerde öğrencilerin bu yazıları
daktilo ile yazması sağlanmalıdır.
4) Öğrencilerin kağıt ihtiyaçlarını daha kolay ve daha çok sayıda
karşılayabilecekleri bir sistem oluşturulmalıdır.
5) Okullarda kullanılan daktiloların ve tabletlerin standart iyi bir
kalitede olması sağlanmalıdır. Dış ülkelerde kullanılan en yaygın breyl
daktilo modeli "Perkins Braille" modelidir.
BİLGİSAYAR EĞİTİMİ
Son yıllar içerisinde dünyada gerçekleşen bilgisayar teknolojisindeki
gelişmeler diğer insanlarla birlikte görme özürlülere de geniş olanaklar
sağlamaktadır. Ancak görme özürlü bir insanın bu olanaklardan
yararlanabilmesi için öncelikle bilgisayar eğitimi alması gerekir. Okullarda
bilgisayar kullanımını ve bilgisayar programcılığını öğretmek amacıyla
konuyla ilgili dersler olmalıdır. Şu anda diğer ülkelerin hemen hepsinde
okullarda görme özürlü öğrencilere bilgisayar eğitimi verildiği halde
ülkemizde henüz bu alanda herhangi bir adım atılmamış olması gerçekten
üzüntü verici bir durumdur. Oysa bilgisayar eğitimi alan görme özürlü bir
kişi günlük yaşamında ve işyerinde bundan büyük ölçüde yararlanma olanağı
bulmaktadır. Uzun yıllardan beri dış ülkelerde görme özürlü öğrenciler için
uygulanan bilgisayar eğitiminin ülkemizde de bir an önce başlatılması
gerekmektedir. Bu güne kadar böyle bir eğitimin başlatılmamış olmasının hiç
bir haklı gerekçesi bulunmamaktadır. Bilgisayarın diğer insanlara sağladığı
avantajlardan görme özürlülerin daha fazla yoksun bırakılması hiç bir
gerekçeyle haklı gösterilemez. Görme özürlü bir kişi bilgisayar kullanma
eğitimi aldığı takdirde gerek eğitim sürecinde gerekse mesleki yaşamında çok
geniş olanaklara sahip olacaktır. Ülkemizde görme özürlülerin yapabileceği
iş dallarından biride bilgisayarcılık olmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi ise
eğitimle mümkündür. Bilgisayar operatörlüğü veya programcılığı konusunda
alacakları eğitim sayesinde onlara yeni iş olanakları sağlanacaktır. Gerek
ulusal gerekse uluslararası bilgi ve haber kaynaklarına kolayca ulaşarak
kendilerini eğitsel ve kültürel yönlerden geliştirme olanağı veren bilgisayar
eğitiminin görme özürlüler için önemi bir an önce kavranarak bunun
gerektirdiği adımlar atılmalıdır. Şu anda dış ülkelerde ki görme özürlüler
aldıkları eğitim sayesinde bilgisayarın sağladığı olanaklardan en geniş
ölçüde yararlanabilmektedirler. Çok sayıda görme özürlü bilgisayar operatörü
ve programcısı olarak iş bulabilmektedir. Görme özürlülerin en önemli
sorunlarından biri günlük yaşamlarında ve mesleki çalışmalarında başkalarına
bağımlı olmaktan kurtulma sorunudur. İşte bilgisayar bu sorunun çözümüne son
derece önemli katkısı olan araçların başında gelmektedir.
Gerek körler okullarında gerekse normal okullarda okuyan görme özürlü
öğrencilerin bilgisayar kullanma eğitimi almalarını sağlayacak koşullar
oluşturularak konuyla ilgili uygulamalar vakit geçirilmeden başlatılmalıdır.
Karşı karşıya bulunduğumuz yetersizlik ne parasızlık nede bilgisizliktir.
Sadece duyarsızlık ve ihmaldir.
ÖNERİLER
1- Körler okullarında bilgisayarla ilgili çeşitli eğitim dallarını
kapsayan dersler ve kurslar başlatılmalıdır.
2- Yurt dışında gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak görme özürlüler
için geliştirilmiş özel bilgisayarlar tespit edilmeli ve ülkemizde de
kullanılması amacıyla bu araçların temini için çalışılmalıdır.
3- Görme özürlüler için geliştirilmiş ekran okuyucu bilgisayar konuşma
programı ve eğitim metotları hakkında gerekli inceleme ve araştırmalar
yapılarak ülkemizde yapılacak uygulamalar da örnek alınmalıdır.
4- Bilgisayar alanındaki uzmanlarla işbirliği yapılarak ülkemizdeki görme
özürlülerin ihtiyaç duyduğu yeterli düzeyde Türkçe konuşma programı
geliştirilmelidir.
5- Görme özürlülere eğitim verebilecek bilgisayar eğitimcilerinin
yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
BAĞIMSIZ HAREKET VE BASTON KULLANMA EĞİTİMİ
Bağımsız hareket eğitimi görme özürlü bir kişinin çeşitli ortamlarda
baston kullanarak veya bastonsuz şekilde nasıl hareket edeceğine ilişkin
hususları kapsayan bir eğitimdir. Yani, görme özürlü bir kişinin bir çok
şeyi başkalarına bağlı olmadan kendi başına yapabilmesi demektir. Bu nedenle
özellikle beyaz baston, görme özürlü kişi için bağımsızlığın ve özgürlüğün
sembolüdür. Çünkü görme özürlü bir kişi baston kullanmayı benimsediği ve onu
nasıl kullanılacağını öğrendiği andan itibaren bağımsızlığa ilk adımını
atmış sayılır ve yaşamının büyük bir bölümünü de başkalarına bağımlılıktan
kurtulmuş olarak sürdürür. Bu nedenle gerek körler okullarında ve gerekse
okul öncesi yaşlarda görme özürlü bir çocuğa bağımsız hareket ve baston
kullanma eğitiminin verilmesi son derece önemlidir. Şu anda körler
okullarının bir çoğunda böyle bir eğitimi tam anlamıyla verebilecek yetişmiş
öğretmenler bulunmadığı için görme özürlü öğrenciler erken yaşlardan itibaren
baston kullanma alışkanlığı kazanamamaktadırlar. Görme özürlü bir kişinin
bastonlu veya bastonsuz olarak çeşitli ortamlarda nasıl hareket edeceğine
ilişkin konuları bilen eğitimcilerin yetiştirilerek körler okullarında
görevlendirilmesi görme özürlülerin eğitiminde önemli bir hizmet
sayılacaktır. Ayrıca ilköğretim düzeyindeki normal okullarda okuyan görme
özürlü çocuklar içinde bağımsız hareket ve baston kullanma eğitiminin
verilmesi için özel kurslar düzenlenmelidir. Bu eğitim sayesinde daha çok
sayıda görme özürlü çocuk seslerden yaralanarak yön tayin etme, işaretlerden
yaralanarak gideceği yere ulaşma, bina içinde bina dışında sokak ve
caddelerde kendisini kazalardan korumak için nasıl hareket etmesi gerektiğine
ilişkin beceriler kazanarak başkalarına bağımlı olmaktan önemli ölçüde
kurtulacaklardır. Şu anda körler okullarında bağımsız hareket eğitimine
yeterli ağırlığın verildiği söylenemez. Örneğin, henüz körler okullarındaki
bütün öğrencilerin hepsinin kendisine ait birer bastonu bile bulunmamaktadır.
Orta okullarda beden eğitimi derslerinin ismi beden eğitimi ve bağımsız
hareket şeklinde değiştirildiği halde uygulamada bunun gereği çoğu zaman
yerine getirilmemektedir. Bağımsız hareket eğitiminin mümkün olduğu kadar
erken yaşlarda başlaması bu eğitimden beklenen başarının gerçekleşmesini
sağlayacaktır. Bu nedenle özellikle ilkokullarda bağımsız hareket ve baston
kullanma eğitiminin daha da ciddiye alınarak uygulanması gerekmektedir.
Çünkü erken yaşlarda baston kullanmayı benimsemeyen görme özürlü bir çocuk
daha sonraki yaşlarda da uzun yıllar baston kullanmaya alışamamaktadır.
Bağımsız hareket eğitimiyle birlikte oriyantasyon çevreye uyum eğitiminin
verilmesi de gerekir. Görme özürlü bir çocuğun bulunduğu yeni ortamlara uyum
sağlamasını amaçlayan oriyantasyon eğitimi konusunda da okullarda yeterli
eğitim programları ve uygulamalar bulunmamaktadır. Özellikle ilköğretim
çağında veya sonrasında görme özürlü olan bir çocuk çevreye uyum konusunda
ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. Çocuğun bu sorunları aşabilmesinin en
önemli yolu ona sunulacak eğitim tarzıdır. İşte bu gibi çocuklar için
oriyantasyon eğitiminin önemi büyüktür.
ÖNERİLER
1- Bağımsız hareket, baston kullanma ve oriyantasyon konusunda okulların
ihtiyacı olan eğitimcilerin yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
2- Konuyla ilgili yeni eğitim programları hazırlanarak uygulanmalı ve
uygulamalar ısrarla denetlenmelidir.
3- Okul öncesi yaşlardan ve okullarda birinci sınıflardan itibaren
öğrencilere baston kullanma eğitimi verilmeye başlanmalıdır. Tıpkı her
öğrencinin kendine ait bir kalemi olduğu gibi kendine ait birer bastonu
da olması sağlanmalıdır.
4- Bağımsız hareket eğitimi sadece okul binası içinde veya okul bahçesinde
yapılan uygulamalarla sağlanamayacağından uygulamaların okul sınırları
dışında da yapılması gerekmektedir.
5- Öğrencilere okul dışına çıkma izini verilirken yanlarında mutlaka
baston bulundurmaları istenmelidir.
SPOR ETKİNLİKLERİ
Görme özürlü çocukların sağlıklı bir ruh ve beden yapısına sahip
olmalarında çeşitli spor etkinliklerine aktif olarak katılmalarının önemli
bir rolü vardır. Spor, görme özürlü bir çocuğun kendine güven duygusunu ve
önüne çıkan zorlukların üstesinden gelme becerisini geliştiren bir
etkinliktir. Ve onun çeşitli sosyal gruplara daha aktif olarak katılımını
sağlar. Ancak bugün ülkemizde görme özürlü çocukların hangi tür spor
dallarında hangi yöntemlerle başarılı olabileceklerini gösteren yeterli
araştırmalar ve bunlara ilişkin eğitim programları, yazılı eğitim
materyalleri ve uygulamalar bulunmamaktadır. Körler okullarının bir çoğunda
spor eğitimi ve etkinlikleri için özel olarak düzenlenmiş ortamların
bulunmaması nedeniyle gerek beden eğitimi derslerinde gerekse ders dışı
zamanlarda öğrencilerin yeteri kadar sportif faaliyetlere yönlendirilmeleri
mümkün olamamaktadır. Öğrenciler sadece az sayıda birkaç spor dalındaki
etkinlik gösterebilmektedirler. Oysa görme özürlülerin daha çok sayıdaki
spor dallarında başarılı olabilecekleri yurt dışındaki uygulamalardan da
anlaşılmaktadır. Örneğin, güreş, judo, tekvando, bowling, yüzme, uzun atlama,
jimnastik, cirit atma, halter, futbol gibi daha birçok spor dalında da
faaliyet göstermeleri mümkündür.
Ülkemizde görme özürlüler arasında satranç oyunun diğer ülkelerdeki kadar
yaygın olmadığı görülmektedir. Bunun nedeni ise körler okullarında öğrenciler
arasında satranç eğitimine ve yarışmalara yeterli ağırlığın verilmemesidir.
Halbuki satranç oyununun her insan için önemli bir zihin jimnastiği olduğu
bilinmektedir. Bu oyun sayesinde bir insanın aynı anda çeşitli seçenekleri
düşünme ve daha doğru ve daha dikkatli karar verme becerisi gelişmektedir.
Öğrencilerin ders dışı zamanlarda düzenlenecek çeşitli satranç kurslarına ve
yarışmalarına katılmaları onların zihinsel ve sosyal gelişimlerine de katkısı
büyük olacaktır.
ÖNERİLER
1- Gerek okul içi ve gerekse okullar arası çeşitli spor yarışmalarına
ağırlık verilmelidir.
2- Çeşitli spor dallarına ilişkin eğitici kurslar açılmalıdır.
3- Bu kursları verebilecek eğitimciler yetiştirilerek görevlendirilmelidir.
4- Okul bünyesinde öğrencilerin faaliyet gösterecekleri spor dallarına
uygun yeterli alanlar ayrılmalı gerekli düzenlemeler yapılarak ihtiyaç
duyulan bütün spor malzemeleri yeterli sayıda ve kalitede sağlanmalıdır.
5- Yürütülecek spor etkinlikleriyle ilgili gerekli eğitim programları ve
yazılı eğitim materyalleri hazırlanmalıdır.
6- Bir zihin sporu olan satranç oyunu görme özürlü öğrenciler arasında
yaygınlaştırılarak teşvik edilmeli ve bu konuda ihtiyaç duyulan yeterli
sayıda özel yapılmış satranç takımları temin edilerek isteyen her öğrencinin
sahip olması sağlanmalıdır.
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
Körler Okullarında görevli öğretmenlerin özel eğitim konusunda yeterli
başarıyı gösterebilmeleri için gerek bu göreve atanmadan önce gerekse
atandıktan sonra bazı özel bilgi ve becerilere sahip olarak yetişmeleri
gerekir. Ancak büyük ölçüde bu koşulların yerine getirilemediği
görülmektedir. Körler okullarında görev yapacak olan öğretmenlerin öncelikle
bilmesi gereken en önemli şey kabartma breyl yazıdır. Yani, her öğretmen
öğrencilerin yazılı sınav ve ödev kağıtlarını bizzat kendisi okuyabilmelidir.
Ancak körler okullarındaki yaşanan durumun böyle olmadığı bilinmektedir.
Öğrencilerin yazılı sınav ve ödev kağıtlarını başkalarına okutan öğretmenler
sağlıklı bir değerlendirme yapamamakta ve onların noksanlıklarını
görememektedirler. Görme özürlü bir çocuğun iyi bir okuma yazma becerisine
sahip olabilmesi doğrudan doğruya ona bu yazıyı öğretecek olan öğretmene
bağlıdır. Yazıyı tam olarak iyi bilmeyen öğretmenler öğrencilere yeteri kadar
faydalı olamazlar. Bunun sonucu, altıncı sınıfa başlayan bazı öğrencilerin
bile hâla doğru dürüst okuyup yazamadıkları görülmektedir.
Hizmet içi eğitim kurslarından breyl yazıyı bildiğine dair sertifika almış
olan öğretmenlerin büyük çoğunluğunun aslında hâla bu yazıyı öğrenemedikleri
görülmekte, öğrencilerin ödev ve sınav kağıtlarını başkalarına okutmaya devam
ettikleri bilinmektedir. Bir çok öğretmenin kabartma breyl yazıdaki müzik,
fen ve matematik işaretlerini de tam olarak bilmedikleri için bu derslerin
işlenmesinde de sorunlarla karşılaşılmaktadır. Körler okuluna atanacak
öğretmenlerin göreve başlamadan veya başladıktan sonraki kısa süre içinde
breyl yazısını ve kendi branşıyla ilgili özel breyl işaretlerini öğrenmeleri
gerekmektedir. Göreve başlayan öğretmenle için düzenlenen hizmet içi eğitim
kurslarıyla ilgili programlar ve bu kursların süreleri yeniden gözden
geçirilerek ihtiyaca uygun hale getirilmelidir. Özellikle Türkçe, matematik,
fen ve müzik derslerine giren öğretmenlerin kendi branşlarıyla ilgili breyl
işaretlerini öğrenmelerini sağlayacak kurslara daha fazla ağırlık
verilmelidir. Breyl yazıyı iyi bir şekilde okuyup yazabilecek ve öğrencilere
öğretebilecek düzeyde yazıyı bilen öğretmenlerin sayısını arttırmak için
farklı bir politikası uygulanmalıdır. Örneğin, yabancı dilde olduğu gibi
braille yazıda da seviye tespit sınavı yapılarak bu sınavda başarılı olan
öğretmenlere teşvik edici düzeyde farklı bir ücret ödenebilir.
Öğretmen yetiştirme programlarında ve hizmet içi eğitim kurslarında her
öğretmenin kendi branşıyla ilgili konuları görme özürlü öğrencilere nasıl
öğreteceğine ilişkin eğitim metotlarının da yer alması gerekir. Körler
okullarında göreve yeni başlayan öğretmenler belli bir süre deneme yanılma
yöntemiyle tecrübe kazanmaktadırlar. Ancak bu zamana kadar çeşitli sorunlarla
karşılaştıkları görülmektedir. Örneğin; müzik, beden eğitimi, yabancı dil,
fen bilgisi, matematik, Türkçe gibi derslerin işlenişi ile ilgili özel eğitim
metotlarını bilmek gerekir. Bu metotları bilmeden derslere giren öğretmenler
tecrübe kazanıncaya kadar istenen düzeyde verimli olamamaktadırlar. Önemli
sorunlardan biride ilköğretim ve orta öğretim düzeyindeki normal okullarda
okuyan öğrencilerin yaşadığı özel eğitim metotlarını bilen öğretmenlerin
olmayışı sorunudur. Bu sorunun çözümü içinde görme özürlülerin eğitsel
ihtiyaçlarını bilen ve onlara rehberlik edebilecek özellikte yetiştirilmiş
gezici öğretmenlerin görevlendirilmesi gerekmektedir.
ÖNERİLER
1- Körler okuluna atanacak öğretmenlerin göreve başlamadan önce özellikle
braille yazı ve kendi branşıyla ilgili braille işaretleri ve eğitim metotları
konusunda yetiştirilmesi gerekir.
2- Bir öğretmen için braille yazısını bilmek sadece kısaltmasız yazılmış
bir yazıyı okumak değildir. Gerek kısaltmasız yazıyı gerekse kısaltmalı
yazıyı kolaylıkla okuyup yazma becerisine sahip olmak gerekir.
3- Braille yazısını öğrencilere faydalı olabilecek düzeyde öğrenemeyen
öğretmenleri caydırıcı bunu öğrenen öğretmenleri ödüllendirici tedbirler
alınmalıdır.
4- Hizmet içi eğitim kursları sonucu yapılan sertifika sınavlarında
uygulanmak üzere sağlıklı değerlendirme yapılmasını sağlayacak standart
test geliştirilmelidir.
5- Hizmet içi eğitim kurslarında uygulanan eğitim programlarının olumlu
sonuç vermesini sağlayacak inceleme ve araştırmalar yapılmalıdır. Bu
kurslarda konuyla ilgili iyi yetişmiş eğitimciler görevlendirilmelidir.
6- Görme özürlülerle ilgili eğitim alanı için öğretmen yetiştirme
programları uygulayan üniversitelerle gerekli işbirliği sağlanarak ortak
çalışmalar yapılmalıdır.
BRAİLLE VE SESLİ KİTAPLAR
Braille yazı körlerin dünyaya açılan en önemli penceresi, geleceğini
aydınlatan ışığı ve onları bilgisizlikten ve cehaletten kurtaran bir
1830'larda görme özürlü bir Fransız olan Louise Braille'in buluşu sayesinde
bütün körlerin daha iyi eğitim olanaklarına kavuşması gerçekleşmiştir. İlk
braille matbaa 1861 yılında İngiltere'de kurulmuştur. Türkiye'de ilk braille
matbaanın kuruluşu ise 1950'lerde sağlanmıştır. Ancak kuruluşundan bugüne
kadar bu matbaada sadece ilkokul ve ortaokul ders kitapları basılmıştır.
Bunun sonucu görme özürlülerin gerçek kitap ihtiyacı hiç bir zaman istenen
düzeyde karşılanamamıştır. Yani bugün bile bazı derslere ait ders
kitaplarının bulunmadığı, bazılarının ise eski baskı kitaplar olduğu
bilinmektedir. Şu anda körler okullarında bulunan kütüphanelerde son derece
az sayıda braille kitap bulunmaktadır. Bunların tamamı ise tek nüsha olup
yıpranması veya kaybolması halinde yenisinin yerine konulması imkansızdır.
Zaten bu kitapların çoğu uzun yıllar önce yazılmış olduğu için artık
yıpranmaya ve yazıları giderek silinmeye başlamıştır. Bu nedenle öğrencilere
okuma sevgisi kazandırmak için okul kütüphanelerinin önemli bir katkısı
olamamaktadır. Bilindiği gibi okuma sevgisi sadece ders kitaplarıyla
sağlanamaz. Gören öğrencilerin sahip olduğu kitap okuma olanaklarının binde
birine dahi kör öğrenciler sahip değildir. Körler okullarındaki
kütüphanelerde bulundurulan mürekkep yazılı kitapların sayısıyla övünmek
doğru değildir. Çünkü kör öğrencilerin gerçek ihtiyacı braille yazıyla
yazılmış kitaplardır.
Öğrencilerin kitap ihtiyacının karşılanması için uygulanan diğer bir yöntem
de kitapların kasetlere okunmasıdır. Okul bünyesinde bu şekilde oluşturulacak
konuşan kütüphaneler yoluyla öğrencilerin daha çok sayıda kitaplardan
yararlanmaları sağlanabilir. Körler okullarında öğrencilerin gerek bizzat
kütüphaneye gelerek gerekse kütüphaneden ödünç alacağı kasetleri kendi
teyplerinde dinleyerek, okuma ihtiyacını karşılamasını sağlayacak uygun
koşullar hazırlanmalıdır. Ancak bu konuda da okul kütüphanelerimiz yeterli
olanaklara sahip değildir.
Öğrencilerin kitap okuma alışkanlıklarının yeterli düzeyde karşılanabilmesi
için şu koşuluların yerine getirilmesi gerekir:
1- Eski bir kitap yazma yöntemi olan braille daktilo ile kitap yazma terk
edilerek bu konuda bilgisayar kullanımına bir an önce geçilmelidir.
2- Körler okullarındaki her kütüphaneye çeşitli braille materyaller ve
kitaplar yazmak ve çoğaltmak için birer bilgisayar ve braille printer
alınmalıdır. Bu sayede bütün yazılı materyaller daha hızlı ve daha çok
sayıda sağlanacaktır.
3- Kütüphanelerde çalışmak üzere yeterli sayıda ihtiyaca uygun, yeterli
sayıda personel görevlendirilmelidir.
4- Her okul bünyesinde sesli kütüphanelerin ihtiyacı olan iyi kalitede ve
yeterli sayıda cihazlarla donatılmış bir kitap kayıt stüdyosu kurulmalıdır.
5- Bu kütüphaneler için kısa sürede çok sayıda kaset çoğaltabilen cihazlar
ve yeterli sayıda kasetler temin edilmelidir.
BRAİLLE YAZIYLA İLGİLİ KISALTMA SİSTEMİ
Braille yazının okunup yazılması mürekkep yazıya göre daha yavaştır. Bir
kelimenin kağıt üzerinde kapladığı yer de mürekkep yazıdan çok daha fazladır.
Dolayısıyla bu ve benzeri olumsuzlukları ortadan kaldırmak amacıyla belli
kurallar çerçevesinde her dilin kendine ait bir braille kısaltma sistemi
oluşturulmuştur. Bu sayede körlerin kısaltmasız bir yazıya göre daha hızlı
okuma yazma olanağı sağlanmış ve daha az kağıt harcanmış olmaktadır.
Kısaltma sistemi bir dilde çok sık kullanılan kelimelerin, hecelerin ve
eklerin belli harflerle ve işaretlerle kısaltılması demektir. Örneğin Türkçe
braille kısaltma sisteminde -d- harfi daha kelimesini -p- harfi para
kelimesini ifade eder.
Ülkemizde kısaltma sistemiyle ilgili ilk çalışmalar 1950'lerde başlamıştır.
Bu çalışmalar sonucunda oluşturulan kısaltma sistemi 1991 yılına kadar
uygulanmıştır. Bu uygulama dönemi içerisinde sistem üzerinde sıkıntı ve
problem yaratacak büyük değişiklikler yapılmamıştır. Yapılan değişikliklerin
sayısı da 3'ü 5'i geçmemektedir. Demek ki yaklaşık 40 yıl boyunca bütün
kitaplar bu kısaltma sistemiyle yazılmış ve körler bu kısaltma sistemiyle
eğitim görmüşlerdir.
Bilindiği gibi akıcı bir düzeyde okuma yazma becerisi ancak uzun bir sürede
kazanılabilen bir beceridir. Yani akıcı ve hızlı bir okuma yazma becerisi
kazanabilmesi için herhangi bir körün, sadece harfleri ve kısaltmaları ezbere
bilmesi yetmez. Şu harf neydi?, Şu kısaltma neydi? diye düşünerek hiç kimse
akıcı bir şekilde okuyup yazamaz. Böyle bir okuyup yazma aynı zamanda son
derece yorucu ve sıkıcı bir iş haline gelir. Özetle burada belirtmek
istediğim husus, kör bir insan, eğitim görmüş olduğu eski kısaltma sistemiyle
hızlı ve akıcı okuma yazma becerisine ne kadar bir süre içinde ulaşmışsa yeni
kısaltma sistemiyle de yaklaşık o kadar sürede ulaşabilir. Çünkü uzun
yıllardan beri alışılmış bir kısaltma sisteminde çok sayıda ve köklü
değişiklikler yapılması ciddi problemler yaratmaktadır. Eskiden yetişmiş olan
körlerin böyle bir yeni sisteme uyum sağlaması kolay değildir.
Bundan önce kullanılan Türkçe braille kısaltma sistemiyle ilgili bazı
şikayetler üzerine bu şikayetlerin incelenerek ortadan kaldırılması için
1987 yılında Özel Eğitim Daire Başkanlığı tarafından bir braille komisyonu
oluşturuldu. Komisyonun ilk baştaki çalışmaları sırasında izlenen yönteme
göre eski kısaltma sistemi konusunda ilgili kişi kurum ve kuruluşların
görüşlerine ve düşüncelerine başvurularak onlardan şikayet ve önerileri
içeren raporlar istenmişti. Ancak braille kısaltma sistemi üzerinde yapılan
yeni değişiklikler eski problemleri ortadan kaldırmak yerine, bunlara ilave
yeni problemler yaratarak işi büsbütün karmaşık hale getirmiştir. Çünkü yeni
kısaltma sisteminde eskisinde bulunmayan çok sayıda kısaltmalar yer almıştır.
Halbuki bunların birçoğunun bulunmaması halinde önemli bir problem
yaratmayacaktı. Örneğin, eski kısaltma sisteminde olumsuzluk eki olan -ma,
-me hecelerinin hatalı kullanmalara yol açmasını önlemek için sadece bunları
uygulamadan kaldırmak yeterli olabilirdi. Oysa yeni kısaltma sisteminde iptal
edilen kısaltmanın yerine bir başka kısaltma konmuştur. Aslında buna hiç
gerek yoktu. Diğer bir örnek ise; -b- harfi eski kısaltma sisteminde ben
yerine geçiyordu. Yeni kısaltma sisteminde büyük kelimesini kısaltmak için
kullanılıyor. Yine böyle bir değişikliği de gerek yoktu. Çünkü bütün dillerin
hepsinde ben, sen, biz, siz vb. gibi kelimeler en çok kullanılan kelimeler
olduğu için, bu kelimeler iki harften bile oluşsa kısaltılırlar. Sırf büyük
kelimesi beş harften oluştuğu için böyle bir değişiklik düşünülmüşse bu doğru
değildir. Yeni kısaltma sisteminde bu gibi örnekler, çok sayıda
bulunmaktadır. Oysa alışılmış bir kısaltma sisteminde yapılan her değişiklik
yeni bir okuma yazma zorluğu demektir. Elbette eski kısaltma sistemi üzerinde
eleştirilecek yönler bulunabilir. Ancak bir yanlışı diğer bir yanlışla
düzeltmeye kalkmak sorunu daha da karmaşık hale getirmek demektir. Dünyada
hakkında hiçbir şikayet olmayacak kadar dört dörtlük hazırlanmış bir kısaltma
sistemi olamaz. Çünkü matematikte olduğu gibi, iki kere iki dört eder
şeklinde kesin bir doğruluk herhangi kısaltma sistemi için geçerli olamaz.
Örneğin, -b- harfi kimine göre ben kelimesinin kısaltması, kimine göre ise
büyük kelimesinin kısaltması olması gerekir. Demek ki bundan şöyle bir sonuç
çıkıyor. Bir kısaltma sistemi üzerinde yüz defa da değişiklik yapılsa
eleştirilecek hiçbir yanı olmayan bir sistem elde edilemez. Bu nedenle
izlenmesi gereken en doğru yöntem alışılmış bir kısaltma sistemi üzerinde
büyük sıkıntılar yaratacak köklü değişikliklere başvurmadan sadece zorunlu
hallerde ciddi sayılabilecek bazı problemlerin giderilmesi için ufak tefek
değişikliklerle aynı sistemin uygulanmasını sürdürmektir.
Bizim dışımızdaki bazı ülkelerde de kendi kısaltma sistemleriyle ilgili
çeşitli şikâyetlerin yer aldığı bilinmektedir. Örneğin, ABD ve İngiltere gibi
ülkelerde konuyla ilgili yapılan uzun tartışmalar sonunda kısaltma sisteminde
yapılacak bir değişikliğin sağlayacağı faydalardan yaratacağı sorunların
çok daha fazla olacağı düşünülerek sistem üzerinde her hangi bir değişik
yapılması doğru bulunmamıştır. Kısaltma sistemi üzerinde bazı şikâyetlere
rağmen onların herhangi bir değişiklik yapmaktan vazgeçmesinin en temel
gerekçesi de:
1- Bu sistemin uzun yıllardan beri kullanılıyor olması
2- Milyonlarca körün bu kısaltma sistemine alışmış olması
3- Kütüphanelerde ve okullarda bu kısaltma sistemiyle yazılmış çok büyük
sayıda kitapların bulunması olmuştur.
Ülkemizde yeni kısaltma sisteminin uygulanmaya başlamasından bu güne kadar
körler okullarında eğitim gören öğrenciler okuma yazma konusunda ciddi
problemlerle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Çünkü sınıfta bulunan ders
kitapları yeni kısaltma sistemiyle, kütüphanede bulunan diğer kitaplar eski
kısaltma sistemiyle yazılmış durumdadır. Bunun sonucu farklı sistemlerle
yazılmış kitapları okuyan öğrencilerin kafasında karma bir kısaltma sistemi
oluşmuştur. Şu anda zaten bir çok öğretmenin braille yazıyı tam olarak
bilmemesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlara bir de kısaltma sistemindeki
karmaşa eklenmiştir. Daha önceki yıllarda körler okullarından mezun olan
körlerin yeni yazılmış kitapları okuyamaması da ciddiye alınması gereken
önemli sorunlardan biridir.
Türkçe braille yazıda eski kısaltma sistemindeki kısaltmaların sayısı 239,
yeni kısaltma sistemindeki kısaltmaların sayısı 217'dir. Şu anda öğrencilerin
her iki sistemin birleşmesinden oluşan karma bir kısaltma sistemini
kullanmakta oldukları düşünülürse kısaltma sayısının kaç olacağını elbette
tahmin edebilirsiniz. Örneğin, kelime sayısı Türkçe'den çok daha fazla olan
İngilizce'deki braille kısaltma sayısı 165'tir. Demek ki braille yazıda ne
kadar çok kısaltma olursa o kadar iyi olur şeklindeki teori de doğru
değildir.
Ancak 1990'ların başında Türkçe braille yazı kısaltmalarında büyük
değişikliklerin yapılarak bu sistemin görme özürlü kamu oyunda yeterli
değerlendirme ve inceleme fırsatı verilmesi sağlanmadan hemen uygulamaya
geçirilmesi bu alanda ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Örneğin; kısaltma
sisteminde istenen değişiklikler konusunda önceden ilgili kişi ve
kuruluşların görüşlerine yeterli olmasa da başvurulduğu halde braille
kısaltma komisyonunun ortaya çıkardığı yeni değişiklikler konusunda aynı
yöntem izlenmemiştir. Kısaltma sistemi üzerinde yapılan değişiklikler eski
problemleri ortadan kaldırmayı amaçlarken bu konuda daha büyük sorunların
doğmasına yol açmıştır. Şu anda öğrencilerin sınıfta okuduğu ders kitapları
başka, okul kütüphanesinde okuduğu diğer kitaplar başka kısaltma sistemiyle
yazılmış durumdadır. Dolayısıyla aynı anda iki farklı sistemle yazılmış
kitapları okuyan öğrenciler çelişkiye düşmektedirler ve giderek kafalarında
iki çeşit kısaltmanın birbirine karıştırılmasından karma bir kısaltma sistemi
oluşmaktadır. Bunun sonucu eskiden bir kısaltma sistemi varken şu anda üç
çeşit kısaltma sistemi ortaya çıkmıştır. Eski kısaltma, yeni kısaltma ve
karma kısaltma.
Diğer taraftan kısaltma sisteminde yapılan çok sayıdaki köklü değişiklikler
nedeniyle yetişkin görme özürlüler, kitap okuma konusunda ciddi sorunlarla
karşılaşmaktadırlar. Bu güne kadar hiç bir ülkede 40-50 yıl boyunca
uygulanarak alışılmış bir kısaltma sisteminde çok büyük bir değişiklik
yapıldığı tespit edilememiştir. Zaten böyle bir uygulama da kesinlikle doğru
bir uygulama değildir. Bu sorunun yeniden ele alınarak değerlendirilmesi
KAYNAŞTIRILMIŞ EĞİTİM
Kaynaştırılmış eğitim görme özürlü çocukların gören çocuklarla aynı
okullarda veya aynı sınıflarda eğitim görmesi demektir. Görme özürlülerin
toplumla kaynaşmasını sağlamayı amaçlayan bu uygulamanın başarılı olabilmesi
için mutlaka bazı özel tedbirlerin alınması ve özel eğitim ihtiyaçlarını
karşılayacak alt yapının oluşturulması gerekir. Kaynaştırılmış eğitim
uygulayan Avrupa ülkelerinde öğrencilerin başarılı olmalarını sağlamak için
önemli iki hususun yerine getirilmiş olması zorunlu görülmektedir.
1- Gezici Öğretmenlik
2- Kaynak Sınıf
Gerek görme özürlü öğrencilere gerekse öğrencilerin devam ettiği
okullardaki ders öğretmenlerine yardımcı olmak ve yol göstermek amacıyla
gezici öğretmenlerin görevlendirilmesi kaynaştırılmış eğitimin başarılı
olarak yürütülmesinde büyük yarar sağlayacaktır. Normal okullarda eğitim
gören öğrencilerin ders dışındaki zamanlarda gerekli ders araç-gereçleriyle
donatılmış kaynak sınıf adı verilen bir yerde çalışarak hazırlanmaları
başarıyı önemli ölçüde artıracaktır. Kaynaştırılmış eğitim sistemi içinde
normal okullarda okuyan öğrenciler şu anda gerçekten ciddi sorunlarla karşı
karşıya bulunmaktadırlar. Örneğin, ilk okulu normal bir okula devam ederek
okuyan öğrenciler ders öğretmenlerinin körlerin kullandığı braille yazısını
bilmemeleri nedeniyle okuma yazma becerisinden yoksun olarak yetişmektedirler.
Görme özürlü bir öğrencinin braille yazısını bilmeden eğitim olanaklarından
yeterli ölçüde yaralanması mümkün değildir. Normal okullara devam eden
öğrencilerin hemen hemen tamamı beden eğitimi derslerine katılamamaktadırlar,
çünkü ders öğretmenleri görme özürlü bir çocuğun bu derslerde neler
yapabileceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değildir. Fen ve matematik
derslerinde de ders öğretmenlerinin uyguladığı yöntemler sadece gören
öğrencilerin eğitimine uygun olduğu için görme özürlü öğrenciler bu derslerde
verilen konuları yeteri kadar kavrayamamaktadırlar. Orta okul düzeyindeki
normal okullarda okuyan görme özürlülerin karşılaştığı sorunlar daha da
fazladır. Kaynaştırılmış eğitim sistemiyle ilgili sorunların çözümü için
körler okullarındaki mevcut olanaklardan da yararlanılabilir. Örneğin,
okulların tatil olduğu yaz dönemi içerisinde körler okullarında bazı kurslar
açılarak normal okula devam eden görme özürlü öğrencilerin yetersiz olduğu
çeşitli konularda yetiştirilmeleri sağlanabilir.
AZ GÖREN ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Birçok ülkede uzun yıllardan beri az gören çocukların eğitimiyle ilgili
özel tedbirler uygulandığı bilinmektedir. Az gören öğrencilerin sahip olduğu
görme gücünden yararlanarak hangi konularda ne gibi beceriler ve başarılar
sağlayabilecekleriyle ilgili özel bir çalışma ve uygulama gerekmektedir.
Ancak ülkemizde 1997- 1998 ders yılında 8-10 az gören öğrenci için yeni bir
uygulama başlatılabilmiştir. Oysa ülke çapında farklı eğitim metotlarıyla
eğitim görmeyi ve görme güçlerinden yararlanarak çeşitli bilgi ve becerilere
sahip olmayı bekleyen çok sayıda öğrenci bulunmaktadır. Bazı ülkelerde az
gören çocukların eğitimiyle ilgili çalışmalara 1920'lerde başlandığı halde
ülkemizde henüz bu konuda herhangi bir adım atılmamış olması ciddi bir
problem olarak karşımızda durmaktadır. Az gören çocuklar için iri puntolu
kitapların basılması, yeterli bir şekilde ışıklandırılmış sınıflarda eğitim
görmesi, görme gücünü arttırıcı optik araçların kullanılması, görüntülü
eğitim programlarına yer verilmesi, bu öğrencilere hem braille yazının hem
de normal yazının öğretilmesi gibi çalışmalar vakit geçirilmeden
başlatılmalıdır.
ÇİFT ÖZÜRLÜ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
Bugün ülkemizde çift özürlü çocuklar tamamen kendi kaderleriyle baş başa
bırakılmış bir durumdadır. Okullarda bu çocukların eğitimini gerçekleştirecek
hiç bir program, hiç bir uygulama mevcut değildir. Bu nedenle çift özürlü
çocukların herhangi bir okulda okuyor görünmesi onların bu okullarda
durumlarına uygun bir eğitim aldıkları anlamına gelmemektedir. Örneğin,
herhangi bir sınıfta öğretmenin diğer öğrencilere ders anlatırken sınıfta
bulunan işitme özürlü kör bir öğrenci bu dersleri kesinlikle takip
edememektedir ve anlayamamaktadır. Bu gibi öğrenciler ders içi etkinliklere
de hiç katılamamaktadır. Zihinsel özürlü kör çocukların durumu ise daha da
ciddi bir sorun olarak mevcuttur. Bu öğrenciler diğer öğrenciler için
uygulanan eğitim programlarından kesinlikle faydalanamamaktadırlar. Şu anda
birçok ülkede çift özürlü çocukların eğitimiyle ilgili programlar ve
uygulamalar uzun yıllardan beri yer alırken ülkemizde bu konuda henüz somut
bir uygulamanın başlatılmamış olması gerçekten üzücüdür.
SOSYAL ETKİNLİKLER
Görme özürlü çocukların diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmalarını,
iyi bir şekilde hayata hazırlanmalarını, kendi kendilerine yeterli bir duruma
gelmelerini ve toplumla kaynaşmalarını sağlamak üzere gerekli bilgi ve
becerilere sahip olmalarında okullarda uygulanan sosyal etkinliklerin önemli
bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle körler okullarında çocukların yaşlarına
ilgi ve yeteneklerine uygun olarak belirlenmiş çeşitli sosyal etkinliklerin
yürütülmesine önemli bir ağırlık verilmesi gerekmektedir. Bu gibi
etkinliklere okullarda şu anda ayrılan süreden daha fazla süre ayrılması
öğrencilerin çevresini daha iyi tanımalarına ve hayata daha iyi
hazırlanmalarına katkıda bulunacaktır. Sosyal etkinliklerin sadece okul
içinde ve okulun kendi öğrencileri arasında yapılması yeterli değildir.
Körler okullarındaki öğrencilerin diğer okullardaki öğrencilerle tanışıp
kaynaşmalarını sağlamak için okullar arası ortak sosyal etkinliklere de yer
verilmelidir. Bu tür etkinlikler sayesinde görme özürlü öğrencilerle gören
öğrenciler arasında yakın ilişkiler kurulması sağlanacak ve karşılıklı
yardımlaşma koşulları oluşacaktır. Şu anda körler okullarında haftalık ders
saati sayısının çok fazla olması nedeniyle gerekli olan sosyal etkinliklere
yeteri kadar süre ayrılabilmesi mümkün olamamaktadır. Örneğin; Körler
Ortaokullarında haftalık ders saati sayısı 40'tır. Sınıf rehberlik ve eğitsel
kol çalışmaları da haftada üç saattir. Bu saatlerde de öğrencilerin zorunlu
olarak sınıfta bulunmaları istendiğinden haftalık ders saati sayısını 43
saate çıkmaktadır.
Yapılan inceleme ve araştırmalara göre diğer ülkelerdeki
haftalık ders saati sayısının çok daha az olduğu görülmektedir. Sosyal
etkinliklerin de, öğrencilerin yetişmesinde dersler kadar önemli bir yer
tuttuğu kabul edilirse bu etkinliklere yeterli sürenin verilebilmesi için
haftalık ders saati sayısının mutlaka düşürülmesi gerekir. Çünkü şu anda
uygulanan programa göre öğrenciler günde 480 dakika yani 8 saat sınıfta
tutulmaktadır. Bu uygulamanın gözden geçirilerek öğrencilerin daha iyi
yetişmelerini sağlayacak şekilde yeniden değiştirilmesi gerekmektedir.
LİSE EĞİTİMİ
Görme özürlü öğrenciler için lise eğitimi son derece farklı bir ortam ve
tamamen değişik bir sosyal çevre ifade eder. Çünkü ilköğretimi körler
okullarında okuyan öğrenciler bu okullarda sahip olduğu olanakların bir
çoğundan yoksun olarak lise eğitimi dönemine başlamaktadırlar. Daha önce on
on beş kişilik bir sınıfta eğitim görürken lisede elli altmış kişilik
sınıflarla karşılaşır, oldukça kalabalık bir ortamda bulunduğu halde yeni
ortama uyum sağlayıp sağlayamayacağı konusunda kafasında bazı endişeler
oluşur. Bu nedenle liseye başlamadan önce yeterli ön hazırlıklar yapılmadığı
ve ihtiyaç duyulan araç gereçler temin edilmediği takdirde öğrencilerin
karşılaşılacağı sorunlar daha da artacaktır. Şu anda kör öğrencilerin birçoğu
eline sadece bir tablet ve bir kalem alarak liseye başlamaktadırlar. Hatta
zaman zaman bunları bile bulamayan öğrencilerin olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla elli altmış kişilik bir sınıfta derse başlayan bütün öğrencilerin
önünde defteri kalemi kitabı bulunurken kör bir öğrencinin oturduğu sıranın
üstü bomboş durmaktadır. Böyle bir yetersizlik ve imkânsızlık karşısında
öğrenci daha ilk günde büyük bir karamsarlık duygusuna kapılmakta ve
kalabalık içinde kendisini yalnız hissetmeye başlamaktadır.
İlköğretimi bitirdikten sonra lisede okuyan görme özürlü öğrencilerin
karşılaştığı sorunların başında braille materyallerle ilgili yetersizlikler
ders öğretmenlerinin görme özürlülerin eğitimi hakkında herhangi bir bilgi
sahibi olmayışı ihtiyaç duyulan çeşitli özel araç-gereçlerin temin
edilemeyişi gelmektedir. Şu anda kör bir öğrencinin okuyabileceği liseye ait
braille yazıyla yazılmış herhangi bir ders kitabı bulunmamaktadır. Okul
içinde bu gibi öğrencilerin yararlanabileceği özel düzenlenmiş çalışma odası
veya kütüphane gibi olanaklar bulunmamaktadır. Lisede okumak isteyen görme
özürlü öğrencilerin önüne çıkan ilk engel daha okula kayıt sırasında
başlamaktadır. Hâlâ liselerdeki okul müdürü ve yöneticilerinin bir çoğu
körlerin bu okullarda okuyabileceklerine inanmamaktadırlar. Dolayısıyla bazı
öğrenciler liseye kaydolmak için çeşitli sıkıntılarla karşılaşmaktadırlar ve
bu sıkıntıları aşmak için oldukça uzun ve yorucu bir mücadele vermek zorunda
kalmaktadırlar. Görme özürlü öğrencilerin lisede gören öğrencilerle eşit
düzeyde eğitim olanaklarından yararlanmaları için onların sahip olduğu
olanakların görme özürlüler içinde mevcut olması gerekmektedir. Örneğin,
görme özürlülerin lise düzeyindeki eğitimiyle ilgili okullar arasında ortak
bir yaklaşımın belirlenmesi ve benimsenmesi gerekmektedir. Çünkü şu anda her
lisede görme özürlü öğrenciler oldukça farklı yaklaşımlarla
karşılaşmaktadırlar. Öğrencilerin ihtiyaç duyduğu eğitim materyallerinin
yeterli düzeyde temin edilerek kolayca ulaşılabilir hale getirilmelidir.
Lisede okuyan görme özürlü öğrencilerin yararlanabilmesi için gerek
okudukları okul kütüphanesinde gerekse yerel kütüphanelerde çeşitli
kitapların braille olarak yazılmış ve kasetlere kaydedilmiş nüshaları
bulundurulmalıdır. Liselerde görevli yönetici ve öğretmenlerin görme
özürlülerin eğitimi konusunda aydınlatılmasını sağlayacak tedbirler
alınmalıdır. Bu amaçla görme özürlü öğrencisi bulunan liselerdeki öğretmen
ve yöneticilerle körler okullarındaki öğretmen ve yöneticiler arasında yakın
bir işbirliği ve bilgi alış-verişi sağlanmalıdır. Örneğin, yapılacak ortak
toplantılarda ve karşılıklı ziyaretlerde görme özürlü öğrenciler için yazılı
sınavlarda hangi yöntemlerin uygulanacağı matematik, fen, beden eğitimi,
yabancı dil gibi derslere öğrencilerin aktif katılımının nasıl sağlanacağı
gibi konularda bütün öğretmenlerin ortak ve doğru bir anlayışa sahip olması
sağlanmalıdır.
Lisedeki ders öğretmenleri herhangi bir konuyu anlatırken tamamıyla gören
öğrencilerin anlayacağı bir şekilde anlatmaktadır ve kör bir öğrencinin
herhangi bir konuyu hangi eğitim metotlarıyla kavrayabileceği konusunda bilgi
sahibi değildir. Bunun sonucu çoğunlukla lisede okuyan görme özürlü
öğrenciler matematik, fen, beden eğitimi, resim gibi derslerde boş
oturmaktadırlar. Ders öğretmenleri bu öğrencilerin hangi yöntemlerle sınav
yapacakları konusunda sürekli bir kararsızlık içinde bulunmaktadırlar.
Birçok öğretmenin görme özürlü öğrenciler hakkında yüksek bir beklentiye
sahip olmadığı yani bu öğrencilerin birçok konuyu gören öğrencilerle eşit
düzeyde kavrayamayacaklarına inandığı görülmektedir.
ÖNERİLER
1- Bütün görme özürlü lise öğrencilerinin ihtiyacı olan ders kitapları
kasetlere kaydedilerek kolayca elde edebilecekleri şekilde bir düzenleme
yapılmalıdır. Şu anda lise öğrencileri çeşitli engeller nedeniyle
ders kasetlerinden yeteri kadar yaralanmaları mümkün
olmamaktadır. Çünkü bu kasetler 10 yıldan fazla bir süre önce okutulan
ders kitaplarına ait kasetlerdir ve bu kitaplar artık okutulmamaktadır.
2- Lisede bulunan ders öğretmenlerine rehberlik yapmak üzere görme
özürlülerin eğitimi konusunda bilgi sahibi gezici öğretmenler
görevlendirilmelidir.
3- Görme özürlü öğrencilerin okuduğu liselerde ve bu öğrencilerin ihtiyaç
duyduğu özel araç gereçlerin, sesli ve yazılı materyallerin yer aldığı bir
çalışma odası oluşturulmalıdır.
4- Sınav sorularının ve diğer bazı yazılı materyallerin ders öğretmenleri
tarafından braille yazıyla basılıp öğrencilere verilebilmesi için bu gibi
okullarda bilgisayar sistemiyle çalışan braille yazıcılar bulundurulmalıdır.
5- Görme özürlü öğrencilerin okuduğu liselerle körler okulları arasında
yakın bir işbirliği kurularak özel eğitim metotları ve öğrencilerin
ihtiyaçları konusunda gerekli bilgi alış-verişi sağlanmalıdır.
6- Rehberlik araştırma merkezlerine verilmiş olan kasetlere okunmuş lise
ders kitaplarını ihtiyaç sahibi öğrencilere verilmesinde ciddi sorunlarla
karşılaşılmaktadır. Bu sorunların başında kasetlerin kopyalanarak
çoğaltılması gelmektedir. Bu nedenle rehberlik ve araştırma merkezlerine
birkaç dakika içerisinde kopya etme özelliği bulunan kaset çoğaltıcı
cihazları verilmelidir.
Özel Yeni Hayat Rehabilitasyon