Ladesim Lades Olsun Mu?
Sevgili dinleyicilerimiz. Önceki Yazı İşleri Müdürü tarafından yayınlanması gecikleştirilmiş, olan Hatice Önder’in “LADESİM LADES OLSUN MU?” başlığını taşıyanyazısını güncelleyerek yayınlıyoruz. Bu gecikmeden dolayı yazarımızdan özür diliyoruz.
LADESİM LADES OLSUN MU?
YAZAN: HATİCE ÖNDER
Hepimiz çocukluğumuzdan biliriz bu oyunu.”Ladesim lades olsun mu? Vermeyen gâvur olsun mu? Havada bulut sen de bunu unut” cümlesiyle başlayan ve genellikle unutkanların bu bahsi ve bahse konu olan ödülü kaybettikleri eğlenceli ama içinde küçük de olsa kazanç mantığının yattığı bir oyundur. Kültürümüzde öylesine yer etmiştir ki lades, tavuklarda bulunan bir kemiğin adıdır aynı zamanda. İnsanlar lades tutuşmak için, bu kemiği tutar ve malum nakarattan sonra kemiği kırarak başlarlar oyuna. Bu kemiğin kırılması oyunun başlama startıdır. Ve hepimiz çocukluğumuzda bu oyunu oynamışızdır. Hatta bununla genellikle daha akıllı olduğumuzu kanıtlarız sanki.
Değerli Altınoktanın sesi okurları. Bana soracaklar; düğün değil, bayram değil, eniştem beni neden öptü. Nereden çıktı bu lades oyunu diye. Şimdi izninizle sizleri kısa geçmişte bir yolculuğa götürmek istiyorum. Tarih: 3 Aralık 2010. Engelliler Konfederasyonuna bağlı federasyonlar ve dernekler CHP’nin çiçeği burnunda genel başkanı tarafından parti genel merkezine davet ediliyor.3 Aralık değerlendirme toplantısı yapılacak. Doğrusu şaşılacak bir manzara. Duvarlar bizim yıllardır şiar edindiğimiz sloganlarla süslenmiş. Genel merkezde hummalı bir karşılama.500 civarında engelli büyük bir umut ve heyecanla davete icabet ediyor. Engelliler konfederasyonu kokartlarıyla salona renk ve dinamizm katıyorlar. Engellilerin sorunları iki konfederasyonun yetkililerince dile getiriliyor. Engelliler konfederasyonu başkanı Sayın Turhan içli gerçekten tarihi bir konuşma yapıyor. İzleyenler özellikle parti üst düzey temsilcilerinin yüzünden hayranlıkları okunuyor. Sakatlar konfederasyonu temsilcisi de yaranmak için dilinin döndüğünce, konuşmasını sürdürüyor. Engellilere cevaben kürsüye gelen CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk sözü “evinize hoş geldiniz. Burası sizin eviniz. Burada sorunlarını siz anlatacaksınız, çözüm yollarını sizinle birlikte biz bulacağız.” Diyerek başlayan konuşması oldukça sıcak bir biçimde geçiyor. Engelli kitlesi engelliler konfederasyonu başkanı ve Kılıçdaroğlu’nu ayakta alkışlıyor. Bu süreci dikkatle izleyenler bütün bu güzellikler içinde sırıtan şeyleri gözden kaçırmamışlardır. Örneğin, asansör olmasına karşın engellilerin çoğunun merdivenlerden salona taşınması, öğle yemeği diye hazırlanan kumanyanın kalitesizliği, partinin gerçekte engelliye ne kadar değer verdiğinin bir göstergesiydi. Ama bu aksaklıklar o gün söz konusu bile edilmedi.3 Aralık meyvesini çok çabuk verdi. Sayın CHP Genel Başkanı bizzat kendisi engelliler konfederasyonu başkanıyla görüşerek, engellilerin sorunlarının çözümü konusunda tam yetkili olarak birlikte çalışmaya davet ediyor. Konfederasyon başkanımız hem engellilerle hem de engelliler konusunda kafa yoranlarla bu çağrıyı değerlendirerek engellilerin mecliste hak ettikleri bir biçimde temsil edilmeleri için bu çağrıyı kabul ediyor ve daha ilk günden çalışmalara başlıyor. Burada da dikkatimizden kaçmayan birkaç olay var. Başkanımıza genel merkezde bir çalışma bürosu bile verilmiyor. Buna gerekçe olarak da oda yetmezliğinden söz ediliyor. Ve taşınılacak yeni binada bir büro verileceği vaat ediliyor. Ayrıca kaynak yaratma görevi de başkanımıza yüklenerek çalışması isteniyor. Bu koşulları dahi kabul eden Turhan İçli, bir yardımcı bularak ilk önce Ege bölgesinden başlamak üzere yurt gezisine çıkıyor. Sevgili okurlarım. Ege bölgesi gezisini anı anına yaşadım. Bu bölge gezisine kendi isteğimle refakat ettim. Konfederasyon başkanımızın çalışmalarıyla CHP’in acil engelliler politikası ve yapılacak işler programı çıkarılmıştı. Sayın İçli, gezilerinde il ve ilçe parti yetkililerince sorunları da çöze çöze halen parlamenter olanların toplantılarından bile canlı, doyurucu, kişilerin duygularına ve mantıklarına hitap eden konuşmalar yapıyor. Ege bölgesinde gördüklerim toplantıya katılan her görüşten engelliler ve toplantıyı izleyen partililerin sonsuz beğenisini kazınıyor.
Toplantılar bilgilendirme ve soru cevap olmak üzere sürüyor, sunan ve izleyenin son derece hoşnut olduğu aktif toplantılar gerçekleşiyor. Genellikle yerel ve bazı ulusal basın toplantıları takip ediyor. Bu bilgiler aynı zamanda parti merkezine de ulaşıyor. Ve bilgiler toplantı raporlarıyla birleşiyor. Sonuç sayın genel başkan kemal Kılıçdaroğlu’nun taktirine yol açıyor. Sayın genel başkan beğenilerini her fırsatta dile getiriyor. Konfederasyon başkanımızsa kısa bir sürede 41 ili dolaşarak bu çalışmalarına devam ediyor. Buraya kadar son derece güzel. Sorun bundan sonra başlıyor.
Taşıma suyla değirmen dönmez.
Seçim startı verildikten ve milletvekili aday adaylıklarının ilanıyla başlayan süreçte bu kadar emek harcayan konfederasyon başkanımız da aday adaylığını birkaç engelli arkadaşımızı da ikna ederek birlikte açıklıyorlar. Tüm gazeteler ve fısıltı gazeteleri sayın İçli’nin adaylığının banko olduğu konusunu işliyor. Engelli kitlesi ise gayet memnun. Çünkü gerçekten sorunlarını bilen bu konuda yıllarını harcayan inançlı bir önderin milletvekili olacağını düşünüyorlar. Ne olduysa 10 Nisan 2011 Pazar günü parti MYK toplantısından sonra parti meclisince onaylanan listenin açıklanmasıyla ters dönen sonuç ortaya çıkıyor. Ankara genelinde 5.-6. olacağı söylenen Turhan İçli’nin adaylığı Ankara 2. Bölge 12.sıradan gösteriliyor. Ankara’dan 31 milletvekili çıkacak.20 küsur parti ve bağımsızlar var. Ayrıca Ankara bölgelere ayrılmış. Bu boyutlarıyla düşünüldüğünde CHP Engellilere ciddi bir oyun oynamıştır. Engellilerin umutlarıyla oynamış onların onurlarını kırmıştır. Bu olay kişiye yapılmış bir haksızlık olmaktan öte engelli kitlesine top yekûn bir haksızlıktır. Ayrıca bugün muhalefette ve iktidara yürüdüğünü söyleyen bir partinin vaatlerine ne denli güvenmemiz gerektiğinin de bir göstergesidir.
Değerli okurlar; çocukluğumdan bu yana bu partiyi en yakından tanıyanlarından biriyim. .Bunların engelli, ezilen sınıfların sorunlarını içselleştirmediklerini çok iyi biliyorum. Bunu partili birkaç liderin konuşmasını dikkatle izlerseniz eğer hemencecik sizlerde anlarsınız. Daha baştan topluma hitap ederken kadınları gençleri, işçileri, çocukları vb. Sayarken engellileri saydıkları bütün kampanyaları boyunca ancak birkaçtır. O da ciddi hatırlatmalarladır. Hatta bazen kendinizi paralarsınız orada engellilerinde olduğunu anlatmak için. Sonuç engelli kitlesi yine hitapta yoktur. Çünkü onların gündeminde engellilerle uğraşmak yoktur. Çünkü onlar için gerçekte engelliler acınacak korunacak zavallı kişilerdir. Engellilerin üretimin içine girmeleri ve onurlu bir yaşam sürmeleri de yoktur onların gündeminde. İçselleştirilmeyen duygu ve düşüncelerin dışa yansıması da ancak işte bu kadar oluyor.
Kendisi tek başına bir kurum olan bir engelli önderini bile görmezlikten gelebiliyorlar. Kendileri ihtiyaç duyduklarında engelliyi arar-bulur vitrinini güçlendirir. Ama sonuçta yine yapacağını yapar. Hatırlayalım lütfen. Engelliler yasası konusunda diplomasi çalışmaları yaptığımızda Sayın Süleyman Demirel muhalefette idi. Bize hitaben yaptığı konuşmada “ engellisine, yaşlısına önem vermeyen bir ulus, ulus değildir.” “İktidara geldiğimizde en geç bir yıl içinde yasanız çıkacak” buyurun. Aradan yıllar geçti. Bizler halen sorunlarla cebelleşiyoruz. Demirel en azından hitap tarzıyla kitleyi inandırmıştı. Bence CHP bunu bile becerememiştir. Evet, ilk ladesi CHP kazandı. Bizi inandırarak etkisizleştirip konfederasyon başkanı nezdinde tüm engelli kitlesine saygısızlık etmiştir. Ama şu biline! Bu birinci raunt. Bunun ikinci raunttu daha önemli. Foyaları erken ortaya çıktı. Seçimlere kadar bile götüremediler bu lades başarısını. Engelli kitlesi oy zamanında oylarını bu durumun düzeltilmemesi ve CHP’nin engelli kitlesine hesap vermemesi halinde 8,5 milyon engelli ve aileleriyle oluşturacakları seçmen oylarının çoğunluğunu alamamakla engellilerin bilinçli ladeslerinin kurbanı oldu CHP. Bilinmelidir ki, eninde sonunda zafer elbette engellilerin olacaktır. Engelli kitlesi asla ve asla onuruyla oynayanları affetmez. Gerçekten bilmedikleri birilerinden ya da çeşitli makalelerden falan duydukları sorunları ya da çözüm yollarını içselleştirmedikleri, bu konuda samimiyetlerini kanıtlamadıkları için engelli kitlesi sorunlarına gerçekten sahip çıkacak çözümü birlikte üretebilecekleri kişileri yetkilendirerek tavrını koyacaktır diye düşünüyorum. Çünkü asla ve asla taşıma suyla değirmen dönmez. Su kaynağının kendisi değirmeni döndürür. Taşıma su ancak birilerine hakaret eden onların duyguları ve umutlarıyla oynayanları döndürür.
Değerli Altınoktanın Sesi okurları; ben bir birey olarak sizleri sağduyuya kendi sorunlarımızı çözecek kişileri tespit ederek ülke çıkarını birinci planda tutarak en kutsal vatandaşlık göreviniz olan oylarınızı bütün seçimlerde doğru kullanmanızı dilerim.
Görme engellilerin yitirdikleri görme duyusu yerine geliştirdikleri bir takım duyular vardır. Bunlardan birincisi beyin. Algılama ve yorumlama. İkincisi dokunma. Hissetme Üçüncüsü, koku alma duyuları.Sadece gözün gördüğü şeylerin ötesinde olayların farkına varabilir.Kötü kokulara kanmamak görme engellilerin en büyük özelliklerindendir.
13 Haziranda olmadıysa da, bundan sonraki seçimler gerçekten ırk, renk, sınıf, cinsiyet, etnik köken varsıl yoksul yaşlı, çocuk, kadın engellilerin eşit üretim ve eşit paylaşımlarının gerçekleştiği müjdesini veren ilk gün ışığıyla gelsin.
Selam ve sevgilerimle.